Tedavisi olmayan hastalıklar nedeniyle tam olarak iyileşemeyen veya yaşam sonunda desteğe ihtiyaç duyan hastalara yardım etmeyi amaçlayan palyatif bakım, hastanın acı çekmesinin giderilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasına odaklı bir bakım şekli olarak öne çıkıyor.
Hastalığın ölüm ve doğum kadar yaşamın normal bir süreci olduğunu anlatan Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Afife Ayla Kabalak, “Yapılacak bir şey kalmadığına dair inançlar hastaları fiziksel ve psikolojik açıdan pek çok sorunla baş başa bırakıyor. Oysaki ölüm sürecindeki hasta, doğumda olduğu gibi sevgi, saygı duyguları içinde olmayı ve acısız bir vedayı hak eder. Aynı acı ve kaybetme korkusunu aile ve bakım verenler de yaşıyor. Geride kalanların hayata huzurla devam edebilmesi için bu sürecin güzel anılarla hatırlanması gerekiyor”dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 1990’da hükümetlere palyatif bakım hizmetlerini başlatma çağrısında bulunduğunu ifade eden Kabalak, “1996’da palyatif bakıma dair Barselona Deklarasyonu yayınlandı. DSÖ’ne göre palyatif bakım, kapsamlı bir değerlendirme ve tedavi ile hastalar tarafından yaşanan fiziksel, psikososyal ve manevi semptomların giderilmesini, aile, arkadaş ile bakım verenlerin desteklenmesi ve acılarının hafifletilmesini amaçlıyor” diye konuştu
Palyatif bakım tedavisinin kür tedavisi alırken de tedavi etkisiz olup sonlandırıldığında da uygulanabildiğini kaydeden Kabalak, “Eş zamanlı küratif tedavi de devam eder. Küratif tedavi ile iyileşen hastaların eğer semptomları da iyileşmişse palyatif bakım kapsamından çıkar. Küratif tedaviye cevap alınamadığında palyatif bakıma yönelik tedavilerin yoğunlaşır. Terminal (son) dönemde sadece semptom tedavisi ve terminal dönem bakımı uygulanır. Ölüm süreci yaklaştıkça hasta ve ailesinin semptom bakımı artırılır. Hastanın kaybından sonra ise semptom bakımı aileye ve ailenin yas sürecine odaklanır” diye açıkladı.
Palyatif Bakım Derneği’nin girişimleriyle 13-14 Ekim 2023 tarihinde Palyatif Bakım Sempozyumu gerçekleştirileceğini anlatan Kabalak, burada dünya standartlarında palyatif bakım hizmeti sunabilmek için bilgi ve tecrübe paylaşımı yapılacağını söyledi.
Ülkemizde 1990’nın başlarında kanser hastaları ve hastalığın ağrı tedavilerine yönelik birimlerin oluştuğunu ifade eden Kabalak, “Daha sonra 2006, 2007 ve 2011’de çeşitli merkezler kuruldu. İlerleyen dönemde demans, Alzheimer, ALS, MS, Parkinson, kalp ve akciğer hastalıkları, kas hastalıkları, enfeksiyon ve genetik hastalıklar palyatif bakım kapsamına alındı. 2011’de palyatif bakım yönergesinin alt yapı çalışmaları başlarken, 2012’de ise pilot hastane olarak seçilen Ulus Devlet Hastanesi’nde tüm hastalıklara yönelik Palyatif Bakım Merkezi’ni kurma yetkisi tarafıma verildi. 9 ayda fiziki şartlar hazırlayıp, farklı hastane ekiplerine eğitim verdik. 2014 yılında ise palyatif bakım SGK tarafından geri ödeme kapsamına alındı” ifadelerini kullandı.